Mekatronik Programı
1.
Sensörler ve Dönüştürücüler Ders Notları
Aralık - 2011
1. SENSÖR VE TRANSDÜSER KAVRAMLARI
Günümüzde
fabrikalarda üretim, otomatik çalışan
makinelerle yapılıyor. Ancak bu makinelerin
kontrolü elektronik ve bilgisayarlı
sistemlerle gerçekleştiriliyor.
Makinelerde oluşan
mekaniksel ve fiziksel değişimleri bilgisayar
sistemine aktarıp
bilgisayar sisteminde işlenip
tekrar aynı makinenin
ya da başka
makinelerin kontrolünü yapmak mümkündür. İşte sensörler bu noktada devreye giriyor. Ortamda
bulunan fiziksel bir değişikliği elektrik sinyallerine
çevirerek elektronik sistemlere aktarmak için sensörleri kullanıyoruz. Bunlara birkaç
örnek verecek olursak yapacak ürünlerin sayılmasında,
kalite kontrolünün yapılmasında, ortamdaki sıcaklığın nemin ya da ışığın belli bir değer aralığında tutulmasında hep sensörleri (algılayıcıları)
kullanıyoruz.
Sensörler sadece endüstriyel firmalarda
kullanılan cihazlar
değildir; günlük hayatımızda da bizi değişik ortamlarda sürekli
gözleyen gözler gibidir. Bizim programladığımız
gibi işlerini
aksatmadan yapan işçilerdir.
Örneğin; ayarladığımız sıcaklığı algılayarak çalışan oda ısıtıcıları,TV kumandasından sürekli emir
bekleyen televizyonun kumanda algılayıcısı,
bizi gördüğünde
otomatik açılan kapılar sensörlere en güzel örneklerdir.
İnsanlar çevrelerindeki değişiklikleri
duyu organları vasıtası ile
algılarlar ve buna bağlı olarak
da hareket ederler. Buna örnekler verecek olursak üşüdüğümüzde ısıtıcıyı açarız veya ortam karanlık olduğunda
ışığı açarız.
Bu işleri bizim yerimize
yapacak cihazlar olsa ne güzel olurdu diye düşündüğümüz olmuştur.
İşte
tüm bu fiziksel ortam değişikliklerini (ısı,
ışık, basınç,
ses, vb.) bizim yerimize algılayan
cihazlara “sensör”, algıladığı bilgiyi elektrik enerjisine çeviren
cihazlara transdüser denir.
Sensörlerden alınan
veriler elektrik sinyaline dönüştürüldükten
sonra elektronik devreler tarafından
yorumlanarak mekanik aletlere kumanda edilebilir. Bu sayede hem günlük hayatımızı hem de endüstriyel üretim
süreçlerini çok daha kolaylaştırmış oluruz.
Biz bu modülde hep birlikte başlıca sensör ve transdüserleri tanıyarak kullanım
alanlarını göreceğiz.
Aslında, sensör ve
transdüserleri kesin çizgilerle birbirinden ayırmak
biraz zordur.
Şöyle
ki; mikrofon sesi algılayan
bir sensördür. Öte yandan, ses dalgalarını, içindeki bobin aracılığıyla
elektrik akımına dönüştürdüğü için bir transdüserdir.
1.1. Çeşitleri
Ortamda
oluşan fiziksel bir
değişiklikten dolayı mekanik bir makineyi
veya elektronik bir devreyi çalıştırmamız gerektiğinde sensörleri kullanırız. Ancak tespit edeceğimiz değişikliğe uygun sensör kullanmalıyız. Örneğin
ortamdaki sıcaklık değişimini algılamak
için ısı sensörlerini, ışık değişimini algılamak
için optik sensörlerini kullanmalıyız. Sensör çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz.
- Isı
Transdüser ve Sensörleri
- Manyetik Transdüser ve Sensörler
- Basınç
(gerilme) Transdüserleri
- Optik Transdüser ve Sensörler
- Ses Transdüser ve Sensörleri
Bu arada bahsetmemiz gereken bir konu da
sensörlerin aktif ve pasif sensörler olarak sınıflandırılmasıdır. Pasif sensörler çalışırken dışarıdan
enerjiye ihtiyaç duyan elemanlardır.
Aktif sensörler ise çalışmak
için dışarıdan bir enerjiye
ihtiyaç duymayan elemanlardır.
2. ISI SENSÖRLERİ VE TRANSDÜSERLERİ
Ortamdaki ısı değişimini algılamamıza yarayan cihazlara ısı veya
sıcaklık
sensörleri diyoruz. Birçok maddenin elektriksel direnci sıcaklıkla
değişmektedir. Sıcaklığa karşı hassas
olan maddeler kullanılarak
sıcaklık
kontrolü ve sıcaklık ölçümü yapılır. Sıcaklık ile direnci değişen
elektronik malzemelere; term (sıcaklık), rezistör (direnç),
kelimelerinin birleşimi olan termistör
denir.
2.1 TERMİSTÖRLER
Termistörler
genellikle yarı iletken
malzemelerden imal edilmektedir. Termistör yapımında çoğunlukla
oksitlenmiş manganez,
nikel, bakır veya kobaltın karışımı kullanılır.
Termistörler ikiye ayrılır
sıcaklıkla
direnci artan termistöre PTC, sıcaklıkla direnci azalan elemana da NTC
denir.
PTC
Bulunduğu
ortamın veya temas ettiği yüzeyin sıcaklığı arttıkça
elektriksel direnci artan devre elemanıdır.

Şekil
2.1: (a) Çeşitli
PTC’ler (b) Karakteristiği (c) Sembolü
Kullanım
Alanları
PTC’ler - 60 ºC ile +150 ºC arasındaki sıcaklıklar da kararlı bir şekilde
çalışır. 0.1 ºC’ ye kadar
duyarlılıkta olanları vardır. Daha çok elektrik motorlarını fazla
ısınmaya
karşı korumak için
tasarlanan devrelerde kullanılır. Ayrıca
ısı seviyesini
belirli bir değer aralığında tutulması gereken tüm işlemlerde kullanılabilir.
PTC’nin Sağlamlık Testi
PTC’yi Şekil
2.2’de görüldüğü ommetreye bağladığınızda ilk olarak oda sıcaklığında
PTC’nin
üzerinde yazılı değeri
okumanız gerekiyor. Daha
sonra mum veya benzeri bir araç ile ısıttığınızda direnci yükseliyor ise PTC sağlamdır.
Bunun dışında bir durum
gerçekleşiyor ise PTC arızalıdır.

Şekil 2.2: PTC’nin sağlamlık testi
NTC
Bulunduğu
ortamın veya temas ettiği yüzeyin sıcaklığı arttıkça
elektriksel direnci azalan devre elemanıdır.

(a)
(b) (c)
Şekil 2.3: (a) Çeşitli NTC’ler (b) Karakteristiği (c) Sembolü
Kullanım
Alanları
NTC’ler - 300 Cº ile +50 Cº arasındaki sıcaklıklar da kararlı bir şekilde
çalışırlar. 0.1 Cº’ye
kadar duyarlılıkta olanları vardır. Daha çok elektronik
termometrelerde, arabaların
radyatörlerin de, amplifikatörlerin çıkış güç katlarında,
ısı denetimli
havyalarda kullanılırlar. PTC’lere göre kullanım alanları daha
fazladır.

Şekil 2.4: NTC’li dijital
termometre ve NTC’li sıcaklık kontrol devresi
NTC’nin
Sağlamlık
Testi
NTC’yi Şekil
2.5’te görüldüğü ohmmetreye bağladığınızda ilk olarak oda sıcaklığında
NTC’nin üzerinde yazılı değeri
okumanız gerekiyor. Daha sonra
mum veya benzeri bir araç ile ısıttığınızda direnci azalıyor ise NTC sağlamdır.
Bunun dışında bir durum
gerçekleşiyor ise NTC arızalıdır.

Şekil 2.5: NTC’nin sağlamlık testi
2.2. Termokupl ( Isılçift )
Bütün iletkenler ısıtıldıklarında
içlerinde bulunan elektronlarda bir hareketlenme meydana gelir. Ancak bu
hareketlenme çeşitli iletkenler arasında farklılık göstermektedir. Bu maddenin ayırt edici özelliklerinden biridir.
Biz de iletkenlerin bu farklarından
yararlanarak sıcaklık ölçümü yapabiliriz.
İki
farklı iletkenin
birer uçları birbirine
kaynak edilip ya da sıkıca birbirine bağlanıp
boşta kalan uçlarına hassas bir voltmetre bağlandığında,
eğer birleştirdiğimiz ucu ısıtırsak,
sıcaklıkla
orantılı olarak voltmetrede mV‘lar
mertebesinde bir DA gerilim elde ederiz. Elde ettiğimiz
gerilimin değeri kullandığımız
metallerin sıcaklığa verdiği
tepki ile orantılıdır.

Şekil 2.6: Termokuplun yapısı
Çevresel etkenlerden zarar görmemesi için
genelde birleşim noktası bir kılıf içinde bulundurulur.
Ayrıca
termokupullar gerilim ürettikleri için aktif transdüserlerdir. PTC ve NTC ise pasif
transdüserlerdir. Çıkış gerilimleri çok düşük olduğundan,
daha çok çıkışına bir gerilim yükseltici bağlanarak kullanılır.
Termokuplun yapımında genellikle bakır, demir, konstantan, platin,
mangan, nikel gibi metaller kullanılır.
Kullanım
Alanları
Termokupllar -200 ºC ile +2300 ºC arasında çalışabildiklerinden
endüstride en çok tercih edilen ısı kontrol elemanlarıdır.
Genellikle endüstri tesislerindeki yüksek sıcaklıkta çalışan
kazanların ısı kontrolünde
kullanılır.
Sağlamlık
Testi
Avometre milivolt (örneğin;200mV.) kademesine alınır.
Termokuplun uçlarına avometrenin prop
uçları sabitlenir.
Termokuplun ucu havya yada çakmakla ısıtılır. Avometrenin ekranında gerilim değişimi
olup olmadığı gözlenir.
Gerilim değişimi varsa termokupl sağlamdır.
2.3 TERMOSTATLAR
Ortam
sıcaklığını sabit tutulmasını sağlamak üzere kullanılan elemanlara termostat
adı verilir. Genel olarak ısıtıcı ve soğutucu sistemlerde kullanılır.


Termostat Nedir?
Termostatlar aslında ortam etkisi ile konum değiştiren rölelerdir. Isı
etkisi sonucu kontaklarının konumu değişir. Termostatlar ortamın sıcaklık
değerini sabit tutmak amacı ile kullanılırlar. Genel olarak ısı üreten
cihazlarda (elektrik sobası, şofben, ütü vb.), klima ve fotokopi makinelerinde
ısı seviyesinin kontrolünde kullanılır.
Yapısı ve Çalışması:
Termostatların
yapısı ve çalışması çeşitlerine göre farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle termostat çeşitleri
anlatılırken her bir türün yapısı ve çalışmasından ayrıca bahsedilecektir. Ancak genel
olarak ortamdaki ısı seviyesi belirli bir değerin üzerine çıkınca veya belirli bir değerin altına
düşünce termostatlar devreye girer ve ısıtma sistemini çalıştırır veya durdurur.
Genel
çalışma şekilleri de söyle özetlenebilir. Tüm termostatlar kontak uçlarına sahiptir.
Ortamdaki ısı değişimi sonucu otomatik olarak kontak uçları konum değiştirir ve
bunun sonucu olarak ısıtma sistemini çalıştırır veya durdurur.
Çeşitleri
Termostatların
kullanım yerlerinin çok farklı olması ve ısı kontrolü yapılacak maddelerin
farklılık arz etmesinden dolayı birçok türü vardır. Ortama uygun termostat seçmek
çok önemlidir. Hava ortamındaki ısı değişimini ölçmek üzere tasarlanmış
termostatın su ortamında kullanılması ölçme hassasiyetindeki farklılıklar
yüzünden mümkün değildir. Termostatlar yapısal bakımdan üç çeşide ayrılır. Bu
çeşitleri inceleyelim:
Bİ-METAL ÇİFT
Sıcaklıkla, metallerin boyları değişir, boyunda uzama meydana gelir. Ancak bu değişim metalden metale değişmektedir. Sıcaklıkla uzama katsayıları birbirinden çok farklı iki metal çubuk birbirine sıkıca tespit edilirse bi-metal çift elde edilir. Sıcaklık arttığında uzama katsayısı düşük olan metal tarafına bükülme olur. Bu bükülme hareketinden yararlanılarak kontroller sağlanabilmektedir. Termik rölelerin çalışması, termostatların çalışması, termik sigortaların çalışmasında etken eleman bimetaldir. Isınma ile bükülen bi-metalin hareketi bir mekanik düzeneği tetikleyerek kullanılmaktadır. Ya da elde edilen hareket bir kontağın açılıp kapanmasını sağlayacak şekilde düzenlenerek bir devrenin çalışıp durmasını sağlamaktadır.
GAZLI TERMOSTATLAR
Sıcaklıkla, metallerin boyları değişir, boyunda uzama meydana gelir. Ancak bu değişim metalden metale değişmektedir. Sıcaklıkla uzama katsayıları birbirinden çok farklı iki metal çubuk birbirine sıkıca tespit edilirse bi-metal çift elde edilir. Sıcaklık arttığında uzama katsayısı düşük olan metal tarafına bükülme olur. Bu bükülme hareketinden yararlanılarak kontroller sağlanabilmektedir. Termik rölelerin çalışması, termostatların çalışması, termik sigortaların çalışmasında etken eleman bimetaldir. Isınma ile bükülen bi-metalin hareketi bir mekanik düzeneği tetikleyerek kullanılmaktadır. Ya da elde edilen hareket bir kontağın açılıp kapanmasını sağlayacak şekilde düzenlenerek bir devrenin çalışıp durmasını sağlamaktadır.
GAZLI TERMOSTATLAR
Gazların
ısı karşısında
hızlı genleşme özelliklerinin kullanılması ile
yapılmış termostatlardır. Gaz deposu, körük(gaz basıncı ile
hareketlenen parça ve kontaklardan oluşur.
Isının etkisi ile genleşen gaz körük yardımı ile
kontakların konum değişmesini
sağlar.

CIVA
TÜPLÜ TERMOSTATLAR

2.4 YARI İLETKEN ISI SENSÖRÜ (LM35)
Sıcaklığın
gözlenmesi ve kontrolü endüstri için (özellikle gıda
sektöründe) çok önemlidir. Elektronik termometreler, termistörler ve hareketli
sensör uçları ile
zor ulaşılan bölgelerde
kullanılmayabilir. Bunun yanında termistörler ucuz ve kolay
kullanımı yanında
ısı
değişimi karşısında lineer değişim
sergilemediği için daha
profesyonel uygulamalarda yanıltıcı olabilir.
Bu tür uygulamalarda yarı iletken
ısı sensörleri
kullanılır.
LM35 yarı iletken
bir ısı sensörüdür. Küçük hassas bir sıcaklık
ölçümü için LM35 sıcaklık sensörü kullanılması daha
uygundur. LM35 serisi sensörlerin çıkış gerilimleri sıcaklık
ile orantılı olarak değişir. Ölçüm aralığı -55 ile 150 derce arasındadır.
Her bir derece için çıkış voltajı 10
mV artar. Hassasiyeti yarım
derece düzeyindedir.4 ile 30 volt arasında
çalışabilir.
Örnek
uygulama:
LM 35 ile Röle Sürülerek Lamba Yakılması Uygulaması

Yandaki devrede LM35 sensörünün çıkış gerilimi
rölenin kontaklarını çekecek değere
ulaştığında lambanın
yandığını gözlemleriz.
3. MANYETİK SENSÖRLER VE TRANSDÜSERLER
Bir
tel bobin haline getirilip içinden akım
geçirilirse, bu bobinin içinde ve çevresinde manyetik alan oluşur. Bu manyetik alan gözle görülmez.
Ancak bu bobinin içerisindeki nüvenin hareketi ve bobinin çevresinden yaklaştırılan metaller bobinin indüktansını
değiştirir. İşte
bu prensipten hareketle manyetik sensörler geliştirilmiştir.

Şekil 3.1: İçinden bir akım geçen bobinin
çevresinde manyetik alan oluşur
Kullanım
Alanları
Manyetik sensör ve transdüserlerin birçok
kullanım alanı vardır.
Bunlar günlük hayatımızda daha çok güvenlik gerektiren
yerlerde metallerin (silah, bıçak
gibi) aranmasında, hazine arama
dedektörlerinde kullanılır. Sanayide ise kumanda ve kontrol sistemlerinde,
tıp elektroniğinde,
fabrikalarda, otomatik kumanda kontrol uygulamalarında,
yer değişimlerinin hassas olarak ölçülmesinde
kullanılır.
Çeşitleri
ve Yapıları
Bobinli manyetik sensörler: Bir bobinin
içinde bulunan nüvenin konumu Şekil
3.2'de görüldüğü gibi hareket
ettildiği zaman bobinin
indüktansı değişmektedir.
İşte bu prensipten yola çıkılarak
bobinli manyetik sensörler geliştirilmiştir.

Şekil 3.2: Bobinli endüktif sensör
Elektronik Devreli Manyetik Sensörler (Yaklaşım
Sensörleri):

Şekil 3.3: Elektronik
devreli manyetik sensörün iç yapısı
Bu
manyetik alanın içine metal bir
cisim girerse bu bobinin indüktansı değişir.
Bu indüktans değişimi sensörün içinde bulunan
devrenin dengesini (rezonansını) bozar. Sensörün içinde bulunan
ölçüm yapan devre sayesinde metalin yaklaştığını ve
ne kadar yakın olduğunu tespit edebiliriz.

Şekil 3.4: İki farkli firmanin
elektronik devreli yaklaşim sensörü

Şekil 3.5: Hazine arama cihazi ve metal dedektörü
Hazine arama cihazlarında
sürekli manyetik alan yayılıyor, metal bir cisim bizim cihazımızın manyetik alanı içine girdiğinde
cihaz bizi uyarıyor. Büyük alışveriş
merkezlerinde bulunan metal arama cihazları da
aynı prensiple
çalışmaktadır.

Şekil 3.6: El tipi metal
dedektörü ve koli arama dedektörü
Alan (Hall) Etkili Transdüserler:

Şekil 3.7: Alan etkili
transdüserler
Alan etkili transdüserler hassas mesafe,
pozisyon ve dönüş algılayıcıları olarak
kullanır. Çalışma prensipleri ise iletken ya da
yarı iletken
malzemeden yapılmış bir levha yukarıdaki şekilde
görüldüğü gibi bir manyetik
alan içindeyken, A ve B uçlarından
DC gerilim uygulandığında, C ve D
noktaları arasında bir potansiyel fark oluşur. Bu gerilimin değeri manyetik alana levhanın yakınlığı ile değişir. Bu prensipten yararlanılarak alan etkili transdüserler doğmuştur.

Şekil 3.8: Alan etkili
transdüserlerin yapıları ve araçlarda alan etkili
sensörlerin kullanılması
4. BASINÇ (GERİLME) TRANSDÜSERLERİ
Her
türlü fiziki kuvvet ve basınç
değişimini algılayan ve bu değişimi elektriksel sinyale çeviren elemanlara basınç sensörü denir.
4.2.
Çeşitleri
Basınç sensörleri, çalışma prensibine göre dört
grupta incelenebilir. Bunlar:
- Kapasitif basınç ölçme sensörleri,
- Strain gage (şekil değişikliği) sensörler,
- Load cell (yük hücresi) basınç sensörleri,
- Piezoelektrik özellikli basınç ölçme sensörleri.
Kapasitif Basınç Ölçme Sensörleri:

Şekil 4.1: Kapasitif
sensörler
Kondasatörler yapıları gereği
elektrik yükü depolayabilir. Kondansatörlerin yük depolayabilme kapasiteleri
ise kondansatör plakalarının boyutlarına,
bu plakalar arasındaki mesafenin uzaklığına ve iki plaka arasındaki yalıtkan
malzemenin özelliğine bağlıdır. Sonuç olarak kondansatör
plakaları birbirinden
uzaklaştırılırsa ya da esnetilirse veya iki
plaka arasındaki dielektrik
malzeme hareket ettirilirse, kondansatörün kapasitesi değişir. Kondansatörün kapasitesi ile
beraber alternatif akıma
gösterdiği direnç de değişir.
İşte bu prensipten hareketle
kapasitif basınç sensörleri
üretilmiştir.
Şekil
4.1.a’da esnek plakalı bir
kapasitif sensör gösterilmiştir.
Şekilde görüldüğü gibi plakanın biri sabit diğeri esnektir. Esnek plakaya bir basınç uygulandığında
basınçla orantılı
olarak kondansatörün kapasitesi ve kapasitif reaktansı (kondansatörün
AA’a karşı direnci)
değişecektir. Bu direnç değişimi
ile orantılı olarak basınç
büyüklüğünü tespit
edebiliriz.
Şekil
4.1’deki diğer şekillerde de kondansatör plakalarının
uzaklaşıp yaklaşması gösterilmiştir. Az önce bahsettiğimiz gibi plakaların uzaklığı da
kondansatörün AA direncini değiştirdiğinden
bu direnç değişimi ile hareketin miktarını bulabiliriz.
Kapasitif prensiple çalışan sensörler basınç sensörü olarak kullanıldığı gibi
yaklaşım ve pozisyon
sensörü olarak da kullanılmaktadır.
Strain Gage (Şekil Değişikliği)
Sensörler:

Temel olarak strain gageler esneyebilen bir
tabaka üzerine ince bir telin veya şeridin
çok kuvvetli bir yapıştırıcı ile yapıştırılmasından oluşmuştur. Üzerindeki basıncın
etkisinden dolayı tabakanın esnemesi ile birlikte iletken şeridin de gerilerek uzamasına sebep olacaktır. Bu uzama esnasında telin boyu uzayarak kesiti
azalacaktır. Bilindiği gibi iletkenlerin kesiti azaldıkça dirençleri artacağından uygulanan kuvvete bağlı olarak
iletkenin direncinde değişme olacaktır.
Bu direnç değişimine bağlı olarak uygulanan kuvvetin miktarını tespit
edilebilir.
Load Cell (Yük Hücresi) Basınç Sensörleri:

Şekil 4.6: Load cell’in iç
yapısı
Yük
hücresi (load cell) daha çok elektronik terazilerin yapımında kullanılan
basınç sensörüdür. Asıl çalışma
prensibi strain gage gibidir. Yukarıda
4 noktadan ölçme yapan bir yük hücresi görülmektedir. Tek noktadan ya da iki
noktadan ölçüm yapanları da
bulunmaktadır. Şekil 4.6’da A, B, C, D noktalarındaki strain gagelerin dirençleri
basınca bağlı olarak
değişir. Bu değişim ile orantılı olarak da basınç miktarını tespit edebiliriz.

Şekil 4.7: Load cell
örnekleri
Piezoelektrik Basınç Ölçme Sensörleri:

Şekil 4.8: Piezoelektrik
basinç sensörleri
Basıncın elektrik akımına
dönüştürülme yollarından biri de piezoelektrik olayıdır.
Piezoelektrik özellikli algılayıcılarda
kuartz (quartz), roşel (rochelle) tuzu,
baryum, turmalin gibi kristal yapılı maddeler kullanılır.
Bu elemanlar üzerlerine gelen basınca
göre küçük değerli bir elektrik
gerilimi ve akımı üretir. Bu elektrik akımının değeri
basıncın değeri
ile doğru orantılıdır.
Piezoelektrik özellikli elemanlar hızlı tepki verdiklerinden ani basınç değişikliklerini ölçmede yaygın olarak kullanılır.
5. OPTİK TRANSDÜSERLER VE SENSÖRLER
Işık etkisi ile çalışan elektronik devre elemanlarına genel olarak optik elemanlar diyoruz.
Şimdi bunlardan bazılarını beraberce inceleyeceğiz.
Foto Direnç (LDR):
Kalsiyum sülfat ve kadmiyum selenid gibi bazı maddeler üzerlerine düşen ışık
ile ters orantılı olarak direnç değişimi
gösterir. Bu maddelerden yararlanılarak
foto direnç adı verilen devre
elemanları yapılmıştır. Üzerine ışık
düştüğünde direnci azalan, karanlıkta ise yüksek direnç gösteren
devre elemanına foto direnç denir.

Şekil 5.1: Foto direnç ve
sembolü
Kullanım
Alanları
Işık
değişimi ile kontrol etmek istenilen tüm
devrelerde kullanabilir. Özellikle gece lambaları ve
sokak lambalarında kullanılmaktadır.
Sağlamlık
Kontrolü
Avometrenizi ohm kademesine getiriniz. Foto
direnci avometrenize bağladıktan sonra üzerine bir el feneri
yardımı ile ışık
tuttuğunuzda direncinin
azaldığını ve üzerine bir kalem kapağı veya benzeri bir nesne ile kararttığınızda
ise direncin arttığını gözlemlemeniz gerekiyor. Eğer direnç değişimi anlatıldığı şekilde
oluşuyorsa, LDR sağlam, farklı bir
şekilde ise arızalıdır.
Foto Diyot
Foto diyotlar ışık
etkisi ile ters yönde iletken olan diyotlardır.
Ters polarma altında kullanılır.
Doğru polarmada normal
diyotlar gibi çalışır, ters polarmada
ise N ve P maddelerinin birleşim
yüzeyine ışık düşene kadar yalıtkandır.
Birleşim yüzeyine ışık düştüğünde ise birleşim yüzeyindeki elektron ve oyuklar
açığa çıkar ve bu şekilde
foto diyot üzerinden akım
geçer. Bu akımın boyutu yaklaşık 20 mikroamper civarındadır.
Üzerine ışık düştüğünde
katotdan anota doğru akım geçiren elemanlara foto diyot denir.

Şekil
5.2: Çeşitli foto diyotlar ve sembolü
Kullanım
Alanları
Foto diyot televizyon veya müzik setlerinin
kumanda alıcılarında
yaygın olarak kullanılır.
Sağlamlık
Kontrolü
Avometrenizi ohm kademesine getiriniz. Foto
diyotu avometre çıkış polaritesine ters olarak bağladıktan
sonra üzerine bir el feneri yardımı ile ışık
tuttuğunuzda direncinin azaldığını ve
üzerini bir kalem kapağı veya
benzeri bir nesne ile kararttığınızda direncin arttığını gözlemlememiz
gerekiyor. Eğer direnç değişimi
anlatıldığı şekilde
oluyorsa, foto diyot sağlamdır.
FOTOTRANSİSTÖR
Foto transistörlerin beyz polarması ışık şiddeti sağlanır. Işık yoğunluğuna bağlı olarak, iletkenliği değiştirilmektedir. Optik okuyucularda çoğunlukla foto transistörler tercih edilmektedir. Terminalleri C (Kollektör) B (Base) ve E (Emiter) olarak belirlenir. Çoğunlukla yalnız C ve E uçlan kullanılır, B boştur.
Foto transistörlerin beyz polarması ışık şiddeti sağlanır. Işık yoğunluğuna bağlı olarak, iletkenliği değiştirilmektedir. Optik okuyucularda çoğunlukla foto transistörler tercih edilmektedir. Terminalleri C (Kollektör) B (Base) ve E (Emiter) olarak belirlenir. Çoğunlukla yalnız C ve E uçlan kullanılır, B boştur.
FOTO VOLTAİK PİL (SOLARSEL)
Güneş pili olarak bilinmektedir. Üzerine düşen ışık enerjisini, elektrik enerjisine dönüştüren bir DC üreteçtir. Metal taban üzerine yerleştirilmiş P-N yarıiletken bileşimidir. Üstte metal yüzük yer alır. Hücre, bağlantı terminalleri dışanda kalacak şekilde, pencereli bir mahfaza içine yerleştirilir. Günümüzde üzerinde çok çalışmalar yapılmaktadır. Işıkla çalışan hesap makinelerinde kullanılmaktadır. Henüz pahalı teknoloji olduğundan ev ve iş yerlerinde kullanılması yaygınlaşamamıştır. Yakın gelecekte binaların ışık gören kısımlarına güneş panelleri konularak güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretilerek kullanılması yaygınlaşacaktır.
Optokuplör
Güneş pili olarak bilinmektedir. Üzerine düşen ışık enerjisini, elektrik enerjisine dönüştüren bir DC üreteçtir. Metal taban üzerine yerleştirilmiş P-N yarıiletken bileşimidir. Üstte metal yüzük yer alır. Hücre, bağlantı terminalleri dışanda kalacak şekilde, pencereli bir mahfaza içine yerleştirilir. Günümüzde üzerinde çok çalışmalar yapılmaktadır. Işıkla çalışan hesap makinelerinde kullanılmaktadır. Henüz pahalı teknoloji olduğundan ev ve iş yerlerinde kullanılması yaygınlaşamamıştır. Yakın gelecekte binaların ışık gören kısımlarına güneş panelleri konularak güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretilerek kullanılması yaygınlaşacaktır.
Optokuplör
Optokuplör kelime anlamı olarak optik kuplaj anlamına geliyor. Kuplaj bir sistem içindeki
iki katın birbirinden ayrılması ama
aralarındaki sinyal iletişiminin devam etmesi olayıdır.
Ayrılma fiziksel olarak
gerçekleşir ama iletişim manyetik veya optik olarak devam
eder. Bu durumun faydası,
katlardan birinde olan fazla akım,
yüksek gerilim gibi olumsuz, sisteme zarar verecek etkilerden diğer katları korumaktır.
Işık
yayan eleman ile ışık algılayan elemanın
aynı gövde
içinde birleştirilmesiyle elde
edilen elemanlara optokuplör denir. Bu elemanlarda ışık
yayan eleman olarak "LED", "Enfraruj LED" kullanılırken
ışık algılayıcı olarak
"foto diyot", "foto transistör", "foto tristör",
"foto triyak" vb. gibi elemanlar kullanılır.

Şekil 5.9: Çeşitli optokuplör yapıları
Yapısı
Şekil
5.10’da görüldüğü gibi bir adet LED
tam karşısına milimetrik olarak yerleştirilmiş bir
fototransistörden oluşmuştur. LED yandığı zaman transistör iletime geçer. LED
sönük ise transistör yalıtımdadır.

Şekil 5.10: Bir optokuplor
ve içyapısı
Kullanım
Alanları
Optokuplörler daha çok, iki ayrı özellikli devre arasında elektriksel bağlantı olmadan,
ışık yoluyla irtibat kurulmasını sağlayan devrelerde kullanılır.
Şöyle ki; düşük
gerilimle çalışan bir devreyle
yüksek gerilimli bir güç devresine optokuplör aracılığıyla kumanda edilebilir.
Optokuplörler 2000 ile 5000 voltluk gerilimlere dayanıklı olduğundan
en hassas kontrol sistemlerinde güvenle kullanılır.
Sağlamlık
Kontrolü
Uygulamadaki optik kuplörler yukarıdaki şekildeki
gibi entegre kılıf içindedir. Bir optik kuplörün sağlamlığı kontrol
edilmek istenirse, öncelikle o optokuplorün kataloğunu
ve iç bağlantı şemasını bulmak
gerekir. Daha sonra içerisindeki LED diyodu doğru
polarma ederek, “foto transistor”ün iletken olup olmadığını multimetre ile kontrol ederiz.
Uygulamada Kullanılan Bazı Optik Sensörler
Yukarıda optik sensörlerin çalışma prensiplerini kısaca tanıttıktan sonra şimdi uygulamada kullanılan bazı sensör tiplerini ve bazı uygulama örneklerini
göreceğiz. Ama unutmayınız ki optik sensörler burada bahsetmediğiz daha birçok uygulamada
kullanılmaktadır. Bunlara günümüzdeki en
önemli örnek dijital fotoğraf
makineleri ve dijital kameralardır.
Bir fotoelektrik sensör üzerindeki ışık kaynağı ile görülebilir ya da
infrared ışık
üretir. Bu ışık algılanmak istenen cisim
üzerine düşürülür. Eğer fotoelektrik sensör
cisimden yansımalı ya da reflektörlü tipte
ise verici ile alıcı aynı sensör kafası üzerindedir ve geri dönen
ışın miktarı tanımlanan eşik değerine ulaştığında çıkış verir.
Optik
Sensörlerin Avantajları
· Algılanan cisme temas yoktur.
· Algılanacak cisim farklı tipte malzemelerden
olabilir.
· Algılama mesafesi uzundur (Cisimden
yansımalıda 1m’ye kadar, karşılıklı tipte
60 m’ye kadar).
·
Cevap süresi kısadır (20ms ye kadar düşebilir).
·
Hassas konumlama yapılabilir.
·
Renk ayrımı yapılabilir.
Uygulamada
Kullanılan
Çeşitleri
Karşılıklı Tip: Karşılıklı tip
sensörde, cisim alıcı-verici sensör kafalarının olduğu
eksene girdiğinde
algılama yapar.

Şekil 5.11: Karşılıklı tip optik sensör
Reflektörden
Yansımalı Tip: Reflektörden yansımalı modelde
sensör kafasından yayılan ışık
reflektörden yansıyarak geri döner.
Cisim reflökter ile sensör arasına
girdiğinde algılanır.

Şekil 5.12: Reflektörden yansımalı tip optik sensör
Cisimden
Yansımalı Tip: Cisimden geri
dönen ışık kazanımı tanımlanan eşik
değerini geçtiğinde algılama
yapılır.

Şekil 5.13: Cisimden yansımalı tip optik sensör
Odaklı Cisimden Yansımalı Tip: Cisim
üzerine gönderilen ışın odaklanmıştır. Eğer odaktan bir kayma oluşursa,
algılama oluşur.

Şekil 5.14: Odaktan yansımalı tip optik sensör
6. Hareket Sensörleri
PIR
Sensörler: PIR (Passive Infrared sensor), PIR
(Pyroelectric Infra Red sensor) :
Çalışma Prensibi:
İnsanlar hareket
ettiklerinde ortamda bir sıcaklık farkı oluştururlar ve etrafa kızılötesi
(infrared) ışınlar yayarlar. Bu ışınlar belli mesafelere kadar güçlü bir
şekilde ilerleyebilmekte ve algılama alanı içerisinde olanlar ürün üzerindeki
Fresnel Lens sayesinde PIR dedektöre odaklandırılmaktadır. Bu ışınlar PIR
dedektör tarafından tespit edilip değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme
sonucunda alınan sinyal gerçekten bir insanın hareketi ise hareket sensörü
çıkışına bağlı olan lambaları yakmaktadır.

Pyro-elektrik
sensörler bir insanın veya bir alevin ısısını algılayabilirler. İnsanlar veya
sıcak kanlı hayvanlar bu tip sensörler tarafından algılanabilen kızılötesi ışık
(8 - 10mm
arası) üretirler. Bu özellik hırsız alarmlarının hareket algılama sitemlerinde
kullanılırlar. Ortamdan gelen ışık Freshnel lens / mercek filtre yardımıyla IR
ışınların kırılma açılarını tam sensör üzerine düşürerek ışınların sensör
üzerine odaklanmasını ve algılama mesafesinin arttırılmasını sağlar. Lens/
mercek silindirik değil çokgen şeklindedir. İnsan veya canlı hareket ettiğinde
sensör üzerine düşen ışık çokgen yapıdan dolayı kesilir tekrar gelir. Buradan
hareketli bir canlı olduğu anlaşılır.
Alev
algılayan pyro-elektrik sensörler yangın alarmı imalinde kullanılırlar. Bu tip
UV mor ötesi detektörler bir alevin ışınlarına (185 nm – 260 nm arası)
hassastırlar. Hamamatsu, bir çakmağın
alevini 5m’den algılayabilen bir detektörü pazarlamaktadır.



7. SES SENSÖRLERİ VE TRANSDÜSERİ
Mikrofon
Şekil
6.1’de görüldüğü gibi, ağzından çıkan veya herhangi bir şekilde
yayınlanan ses havada basınç
değişimi yaratmakta ve bu basınç
değişimi, suya atılan
taşın yarattığı dalgaya benzer şekilde
havada bir dalga iletimi şeklinde yayılmaktadır. Ses aslında
hava basıncındaki değişimdir.

Şekil 6.1: Mikrofon
Mikrofonlar
da tıpkı kulaklarımız gibi havadaki basınç değişikliğinin
yarattığı etkiden
yararlanarak sesi algılıyor ve elektrik sinyaline
çeviriyor. Sesi elektrik sinyallerine çeviren cihazlara “mikrofon” denir.
Bütün mikrofonların
yapısı, ses dalgalarının
bir diyaframı titreştirmesi esasına
dayanmaktadır. Her sesin belirli
bir şiddeti vardır. Bu ses şiddetinin
havada yarattığı basınç ses şiddeti
ile doğru orantılıdır. Gelen hava basıncının büyüklük ve küçüklüğüne göre ileri geri titreşen diyaframın
bu titreşimini, elektrik
enerjisine çevirmek için değişik yöntemler kullanılmaktadır.
Kullanılan yöntemlere göre
de mikrofonlara isim verilmektedir.
Çeşitleri
Ø Dinamik
mikrofonlar
Ø Kapasitif
mikrofonlar
Ø Şeritli (bantlı) mikrofonlar
Ø Kristal
mikrofonlar
Ø Karbon tozlu mikrofonlar
Dinamik
Mikrofonlar
Dinamik mikrofonlar ses dalgaları ile hareket eden diyaframa bağlı bobinin
sabit bir mıknatıs içinde hareket etmesinden dolayı bobin uçlarında
oluşan gerilim değişimine
bağlı olarak çalışır.
Ses dalgalarıyla
titreşen diyafram, bağlı bulunduğu bobini, sabit mıknatıs
içerisinde ileri-geri hareket ettirir. Sabit mıknatısın
kutupları arasında manyetik alan hatları vardır.
Bobin iletkenleri hareket sırasında bu manyetik alan hatlarını kesmektedir.
Manyetik alan içerisinde hareket eden iletkenin uçları arasında bir gerilim oluşur.

Şekil 6.2: Dinamik mikrofon örnekleri
Sürekli ileri-geri titreşim halinde bulunan bobinde de ses
frekansına uygun olarak değişen
bir gerilim oluşur. Mikrofon bobini
uçlarında oluşan gerilim, bir ses frekans yükseltecine
verildiğinde, hoparlörden aynı frekansta çıkış alınır. Böylece mikrofona yapılan konuşma
veya melodi kuvvetlendirilmiş olarak
sese dönüştürülür. Dinamik
mikrofon bobininin direnci birkaç ohm "Ω" kadardır.

Şekil 6.3: Dinamik mikrofonun yapısı
Dinamik mikrofon, Şekil
6.3'de görüldüğü gibi şu
bölümlerden oluşmaktadır:
Ø
Diyafram
Ø
Diyaframa bağlı
hareketli bobin
Ø
Bobinin içerisinde hareket ettiği sabit mıknatıs
Ø
Empedans uygunluğu sağlayan küçük bir transformatör (Bazı
dinamik mikrofonlarda bulunur).
Dinamik mikrofonlar kullanım sırasında, elektriksel alandan uzak tutulmalıdır. Dinamik mikrofonlar en çok kullanılan mikrofon türüdür.
KapasitifMikrofonlar
Şekil
6.4’te kapasitif bir mikrofonun yapısı
görülüyor. Şekilde
görüldüğü gibi bir sabit levha ve bir de hareketli iletken
levha arasında hava boşluğu bırakılarak kapasite elde edilir. Hareketli levha aynı
zamanda diyafram görevi de yapar.
Kapasitif mikrofonlar şarjlı
bir kondansatörün yükü değiştirildiğinde
elektrik akımının elde edilmesi esasına
dayalı
olarak çalışır.
UCC bataryası
(1,5-45V) sürekli olarak beslediği için kondansatörlü mikrofon sürekli şarjlıdır. Ses dalgalar diyaframa çarptığında mekanik titreşimler
meydana gelir. Titreşimin plakalar arasındaki
hava aralığını
daralıp
genişletmesiyle kapasite değişimi sağlar. Kapasitenin değişmesi ile devreden küçük bir akım geçer. Devreden geçen akım direnç üzerinde bir gerilim düşümü meydan getirir. Bu gerilim küçük olduğu için bir yükselteç devresiyle yükseltilerek kullanılır.

Şekil 6.4: Kapasitif mikrofonun
yapısı
Kapasitif
mikrofonların yüksek seslerde az distorsiyonlu olduklar için çok
tercih edilir. Fakat fiyatları
da kaliteleri gibi yüksektir.
Başlıca şu üstünlüklere sahiptir:
Ø
50 - 15000 Hz arasında oldukça geniş bir frekans karakteristiği
vardır.
Ø
Distorsiyon azdır.
Ø
Empedansı büyüktür (10 - 50 MΩ).
Bu özelliklere karşın şu tip dezavantajları vardır:
Ø
Diğer
mikrofonlardan farklı
olarak, bir besleme kaynağına ihtiyacı vardır.
Ø
Yükselteç ile mikrofon arası
kablonun kapasitif etkisi mikrofon
kapasitesini etkileyerek parazite neden olur.
Ø
Bu etkiyi azaltmak amacıyla mikrofon içine bir yükselteç konur.
Kapasitif
mikrofonların devreye bağlantısı
Şekil 6.4’te görüldüğü
gibi DC beslemeli olarak yapılır. Mikrofonun plâkalarına
uygulanan DC, modele göre 1,5 - 48 V arasında
değişmektedir. Günümüzde yaygın
olarak kullanılan kapasitif mikrofonların DC beslemesinde bir ya da iki adet kalem pil
bulunur.
Şeritli
(Bantlı)
Mikrofonlar
Çalışmaları
dinamik mikrofonlar gibi manyetik alan
esasına dayalı mikrofonlardır. Şekil 6.5’te görüldüğü
gibi manyetik alan içine yerleştirilmiş ince bir alüminyum ya da kalay levhaya ses sinyalleri
çarpınca, manyetik alan içinde hareket eden levhada ses
frekanslı
akım
oluşur. Şeritli mikrofonların
empedeansı
çok düşük,
kaliteleri yüksektir. Sarsıntıdan, rüzgârdan olumsuz etkilendiklerinden kapalı
ortamlarda kullanılır.

Şekil 6.5: Şeritli mikrofonun yapısı
Kristal Mikrofonlar

Şekil 6.6: Kristal
mikrofonun yapısı
Karbon Tozlu Mikrofonlar

Şekil 6.7: Karbon tozlu mikrofonun yapısı
Karbon tozlu
mikrofonlar Şekil 6.7’de görüldüğü
gibi bir hazne içinde doldurulan karbon tozu zerrecikleri ve esnek diyaframdan
oluşmuştur. Ses dalgaları alüminyum diyaframa çarpınca
titreşerek karbon zerreciklerinin sıkışıp gevşemesine yol açar. Tozlar sıkışınca akımın yolu kısalacağından direnç azalır.
Tozlar gevşeyince ise akımın yolu uzayacağından
direnç yükselir. İşte bu işlem
esnasında sesin şiddetine
göre karbon tozlarından geçen akım değişken özellik gösterir. Karbon tozlu mikrofonların çalışabilmesi için bir DA besleme kaynağına gereksinim vardır.
Bu tip mikrofonların empedansları 50 ohm dolayında
olup çok küçüktür. Ayrıca, kömür tozları zamanla özelliğini
kaybettiğinden mikrofonun hassasiyeti bozulmaktadır. İşte bu nedenle günümüzde çok kullanılan bir mikrofon tipi olmayıp, eski tip telefonlarda vb. karşımıza çıkmaktadır.
Mikrofonun Sağlamlık Testi
Mikrofonlara
sağlamlık testi uygularken öncelikle mikrofonun özelliğine göre direncine bakılır. Katalogda ya da üzerinde belirtilen direnç değerlerini avometre ile kontrol ederiz. Daha sonra
mikrofonun çıkışına bir preamplifikatör (çok küçük sinyalleri yükselten
yükseltici) bağlarız. Preamplifikatörün çıkışına da bir osiloskop bağlayarak
mikrofona ses dalgası
veririz. Uyguladığımız seslere göre osiloskop ekranın da AC titreşimler
oluşuyorsa mikrofonumuz sağlamdır.
Hoparlör
Elektriksel sinyalleri insan kulağının duyabileceği
ses sinyallerine çeviren elemanlara “hoparlör” denir.

Hoparlör elektrik akımını harekete dönüştüren bir mekanizmaya sahiptir. Bu sayede Titreşimler oluşur. Titreşimi ise ses demektir. Müzikseti, tv, mp3 çalar, ev sinema sistemi, kulaklık gibi ses çıkaran araçların hepsinde hoparlör bulunur. Peki, ama hoparlör nasıl çalışır? Bir hoparlörün çalışması elektrik akımı ve manyetik alanla alakalıdır. Her hoparlörde bir sabit dairesel mıknatıs vardır. Bir de elektrik akımıyla mıknatıslanan elektromıknatıs bulunur. Elektromıknatıs ve sabit mıknatıs birbirini itip çekerek ortaya bir titreşim çıkmasını sağlarlar.
Dinamik (Hareketli Bobinli) Hoparlörler

birbirini itip çekerek diyaframın titreşimine
sebep olur. Diyaframın ses sinyallerine göre titreşimi havayı titreştirir. Kulak zarı da buna bağlı
olarak titreşerek sesleri algılamamızı sağlar.
Şekil 6.9: Hoparlörün yapısı
Piezoelektrik
(Kristal) Hoparlörler
Şekil
6.10’da yapıları
görülen piezoelektrik hoparlörler çizgi
biçiminde, birbirine karşı
polarize edilmiş, bükülgen piezooksit (kurşun, elmas, titan karışımı) maddeden yapılmıştır. Şeritlere akım
uygulandığında, boyut uzayıp kısalır ve karşıdakini
itip çeker. Bu titreşim ise esnek membranı hareket ettirerek ses oluşur. Piezoelektrik hoparlörler daha çok yüksek
frekanslı seslerin elde edilmesinde (kolonların tivitırlarında) ve kulaklıklarda
kullanılmaktadır. Aynı
zamanda dijital saatlerde kullanılan hoparlörlerde buzzer olarak
piezoelektrik esasına göre çalışır.

Şekil 6.10: Piezoelektrik hoparlörler


Hoparlörlerin
Sağlamlık Testi
Avometre Ohm
konumuna (200 ohm) alınarak yapılır. Yapılan ölçümde üzerinde yazılı
olan direnç değeri (4,8,16 Ohm gibi) okunmalıdır. Bunun yanında
ölçüm esnasında hoparlör bobini, membranı
bir miktar titreştirmelidir. Çok küçük bir ses çıkarmalıdır.
8. YERÇEKİMİ
ALGILAYICILARI
Yerçekiminin
merkezi ile cismin doğrultusu arasındaki açıyı ölçen eğim dedektörleri yol yapımında,
makinelerin yerleştirilmesinde, ataletsel denizcilik sistemlerinde ve
yerçekiminin referans alındığı diğer uygulamalarda kullanılır.
Civa Anahtarı ( Şekil (a) ve (b) ):
Eski ve hala
popüler bir pozisyon dedektörü civa anahtarıdır. Anahtar iki elektrik kontağı
ve bir damla civanın cam tüp içerisine konulmasıyla yapılmıştır. Algılayıcı
çekim kuvvetiyle ilgili olarak pozisyonlandırıldığında civa kontaklardan
uzaklaşır ve anahtar açılır. Anahtarın pozisyonundaki herhangi yer değişimi
civanın kontaklara gitmesine ve kontakların ikisine dokunarak anahtarın
kapanmasına neden olur.

(a)
|
(b)
|
(c)
|
(a) Açık
pozisyonunda civa anahtarı, (b) Kapalı pozisyonunda civa anahtarı, c) Elektrolit
eğim
algılayıcısı


Yüksek çözünürlükte bir açısal yer değişimin ölçülmesi (
Şekil (c) ):
Hafif yay şeklini almış bir cam tüp kısmi
iletkenlikte bir elektrolit ile doldurulmuştur. Tüpün uçlarında birer tane ve
bir adet tüp boyunca uzatılmış bir elektrot olmak üzere tüpün içine 3 adet
elektrot yerleştirilmiştir. Tüpün içinde bulunan bir hava kabarcığı tüpün
salınımı ile tüp boyunca hareket edebilir. Ortadaki elektrot ile uçlardaki
elektrotlar arasındaki elektriksel direnç hava kabarcığının pozisyonuna
bağlıdır. Tüpün denge pozisyonundan kayması ile direnç orantılı olarak artar
veya azalır. Elektrotlar AC devre ile uyartılmış bir köprü devresine bağlanarak
elektrot ve elektrolitin hasar görmesi engellenmiş olur.
9. KAPASİTİF ALGILAYICILAR
Kapasitif, ölçek (gauge), yakınlık ve
pozisyon algılayıcılarının çalışma prensibi kapasitenin değişimine (kapasitör
levhaları arasındaki uzaklık) iletken veya dielektrik malzemelerin varlığındaki
kapasitans değişimine bağlıdır. Kapasitif algılayıcıların gerçekte bütün
malzemeleri tespit etme özelliği çoğu uygulamalarda bunları cazip hale
getirmektedir.
10. POZİSYON DUYARLIK
SENSÖRLERİ
DİRENÇ TİPİ
POTANSİYOMETRELER
Lineer olarak çalışan ayarlı dirençler, en basit şekilde pozisyon duyarlık elemanı olarak dizayn edilebilir ve kullanılabilir. Ayarlı dirençlerin orta ucundan konuma veya pozisyona göre değişen bir gerilim alınarak, pozisyon ya da konum değişikliği saptanabilir.
ENDÜKTİF POTANSİYOMETRELER
Endüktif potansiyometreler toroid-sargılı oto trafosu biçimde olup alternatif akım için tasarlanmıştır. Şekilde endüktif potansiyometre görülmektedir. Potansiyometrenin nüvesi, manyetik geçirgenliği yüksek olan metallerden yapılmış olup sargılar üzerinde hareket eden kontak kömürden yapılmıştır. Bu tip potansiyometrelerin dirençli potansiyometrelere nazaran daha uzun ömürlü oldukları bilinmektedir.
Lineer olarak çalışan ayarlı dirençler, en basit şekilde pozisyon duyarlık elemanı olarak dizayn edilebilir ve kullanılabilir. Ayarlı dirençlerin orta ucundan konuma veya pozisyona göre değişen bir gerilim alınarak, pozisyon ya da konum değişikliği saptanabilir.
ENDÜKTİF POTANSİYOMETRELER
Endüktif potansiyometreler toroid-sargılı oto trafosu biçimde olup alternatif akım için tasarlanmıştır. Şekilde endüktif potansiyometre görülmektedir. Potansiyometrenin nüvesi, manyetik geçirgenliği yüksek olan metallerden yapılmış olup sargılar üzerinde hareket eden kontak kömürden yapılmıştır. Bu tip potansiyometrelerin dirençli potansiyometrelere nazaran daha uzun ömürlü oldukları bilinmektedir.
11. NEM
SENSÖRLERİ
Ortamdaki nem miktarına bağlı olarak, nemin artması ile gerilen veya şişen, azalması ile gevşeyen veya büzülen organik maddelerden nem sensörleri yapılmaktadır. İnsan saçı neme çok duyarlıdır. Nem miktarına göre gerilen veya esneyen insan saçının bu özelliğinden faydalanılarak nem sensörleri yapılabilmektedir. Ancak saç telinin iyi seçilmesi gereklidir. Naylon da aynı özelliğe sahiptir. Naylon sentetik bir madde olduğundan imalatı kontrol altında tutulabilir. Hassasiyetleri daha yüksek duruma getirilebilir.
Ortamdaki nem miktarına bağlı olarak, nemin artması ile gerilen veya şişen, azalması ile gevşeyen veya büzülen organik maddelerden nem sensörleri yapılmaktadır. İnsan saçı neme çok duyarlıdır. Nem miktarına göre gerilen veya esneyen insan saçının bu özelliğinden faydalanılarak nem sensörleri yapılabilmektedir. Ancak saç telinin iyi seçilmesi gereklidir. Naylon da aynı özelliğe sahiptir. Naylon sentetik bir madde olduğundan imalatı kontrol altında tutulabilir. Hassasiyetleri daha yüksek duruma getirilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder